Medyumluk Nedir?
Medyumluk, yapmış olduğu fonksiyon ve meydana getirmiş olduğu işler bakımından dünyanın ruhsal alemle en eski bağlantı aracıdır.
Medyumlar, göksel dünyayla yani ahiret dediğimiz ruhsal dünyayla fizik dünya arasındaki bağlantıyı en sağlıklı şekilde kurabilecek, birini ötekisine bağlayabilecek, birinde olanları diğerlerine anlatabilecek, bilgi aktarımı yapabilecek güçte varlıklardır. Üstat Ergün Arıkdal’a göre, medyumluğun geçmişi Adem’le başlar. Geleneksel ve dinsel kitaplardaki dinsel mitoloji reel bir şekilde yorumlanırsa, Adem’in kendi yönetici varlığıyla ya da planıyla ilk bağlantısının konuşmalarının diyaloglar halinde çeşitli kitaplara konu olduğunu görürüz.
Cennette olanlar yüz yüze olan olaylar değildir. Yani iki varlık karşı karşıya gelerek birbirleriyle iletişim halinde olmamışlardır. O ifadeler tamamıyla sembollerle ifade edilmiş medyumsal çalışmalardır. Bu da, demek oluyor ki; Adem’e söylenen, yapması ve yapmaması gereken şeyler, Adem’in aldığı ilk tebliğlerdir.
İlk yasaların ortaya çıkışında meydana gelen tüm Vedik çalışmalar, ünlü Manu Yasaları gibi bilgiler de veli adını verebileceğimiz, psişik yetenekleri gelişmiş, auraları geniş, zihin düzeyleri yüksek varlıkların aldığı tebliğler olarak kabul edebiliriz. Nitekim Manu Yasaları eski Mısır’ın Osiris Yasalarının temelini oluşturur. Osiris Yasaları da Torak adı verilen Museviliğin özünü teşkil eder. Musa’ya Sina Dağı’nda taş tabletler üzerinde verilen 10 emir adı altındaki yasalar, 40 maddeden oluşan Osiris Yasalarının bir özetidir. Musa Peygamber de, kardeşi Harun da medyumdu, özellikle Harun Musa’dan daha yetenekli bir medyumdur. Çünkü Harun aynı zamanda aldığı tebliğleri en güzel şekilde ifade edebilecek bir konuşma yeteneğine sahipti. Medyumun derin şuuraltı bilgisinin gücü kadar hitabet sanatını kullanması, kelime dağarcığı ve ifade şekli de çok önemlidir. Bu yüzden Musa Peygambere, “Sen düşüneceksin, bazı şeylere karar vereceksin ama Yahova ile olan konuşmaları ve insanlarla iletişimi Harun yapacaktır” denmiştir.
Medyum Ne Demek?
Gerçek Medyumluk; birinin beşeri bir işinin nasıl olacağı, bir kızla erkeğin evlenip evlenmeyeceği gibi dünyasal endişelerden doğan bazı sorulara cevap vermek yani ümit tacirliği yapmak değildir. Medyumluk doğrudan doğruya ruhsal dünyaya hiçbir menfaat gütmeden kendini feda etmek demektir. Ruhsal dünyaya kendini feda edebilen bir insan otomatikman medyumdur.
Medyumluk illa, herhangi bir tebliği; herhangi bir ifadeyi alıp, kaydedip, bunu insanlara vermek demek de değildir. Ruhsal alemin bizden istemiş olduğu güzel hareketleri yapan her varlık Yukarısı adına medyumluk yapıyor demektir. Çünkü verilen bilgileri fiilen, hareketleriyle insanlara aktarıp, Ruhsal alemin yansıması oluyor, kanallık yapıyor demektir. Örneğin Hz.İsa ve Hz.Muhammed bunun en güzel örneğidir: Aldıkları bilgilerle yaşam şekilleri hep paralellik göstermiştir.
Ünlü İngiliz medyum Ivy Northage, “Medyumluk, kendini ruhsal dünyaya teslim etmektir” diyor. Kendini ruhsal dünyaya teslim eden biri gerçekten medyumlaşabilir ve ruhsal dünya ile fizik dünya arasındaki bağlantıyı en güvenilir şekilde kurabilir. Hiçbir aldatmaca ve yan etki olmadan bu teslimiyeti meydana getirebilecek bir zihniyete sahip olabilmek için kişinin kendisini çok iyi bir şekilde yetiştirmesi gerekir. Ruhen cehalet içinde olan kişinin medyumluğundan bir hayır gelmez ve zaten medyum da olamaz.
Medyumun verdiği bilginin doğruluğuna karar verebilmek; çok iyi, yetişmiş, kültürlü ve bilgili operatörlere düşen bir iştir. Operatörlük de medyumluk gibi büyük bir misyondur. Medyumların almış olduğu bilgileri, ortaya koymuş oldukları tezahürleri sınıflandırması, onları beşeriyet adına bir bilgi çerçevesinde, açık ve seçik bir hale getirmesi de operatörün vazifeleri arasındadır ve çok büyük bir sorumluluk ister. Çünkü operatör hem etrafındaki insanlara, hem de medyum aracılığıyla ruhsal aleme karşı sorumludur. Bütün bilgiler insanlığa gelir, herhangi bir medyuma ya da herhangi bir operatöre gelmez. Bu yüzden bilginin beşeriyete dağıtılması gereklidir.
Rehberlerimiz ve rehber planlarımız her zaman, her düzeyde çeşitli mekanizmaları kullanarak bize uyarılarda, yardımlarda, bilgilerde, ilhamlarda bulunur. Hatta hangi sanat dalı olursa olsun sanatçının aldığı ilhamlar planından ona akseden tesirlerdir. En kanlı katil bile bir ilhama sahiptir. İnsanları nasıl öldüreceğine dair kendisine gayet güzel motifler verilebilir. Filmlere dikkat edelim; senaryoyu yazan senaristler başıboş çalışmaz. Bir ölümün değişik şekillerde nasıl yapılacağına, bir yaşamın ortadan kaldırılması işini insanlara en iyi şekilde aktarabilmek için yazdıklarının altında bile bu şekilde ilhamlar kullanırlar.
Medyumluk bir misyondur. Yani medyumlar bu vazifeyi yapmak için doğmuşlar ve yaşam planlarını buna göre yapmışlardır. Enkarnasyonlarının temel nedeni ruhsal dünya ile fizik dünya arasında bilgi ve görgü aktarımı yapmaktır. Medyum, görünmeyen dünya denilen ahiret alemindeki mevcut olan bedensiz varlıklarla, ruhlarla yeryüzündeki insanlar arasındaki ruhsal iletişimi düzenli bir şekilde, arızasız ve firesiz yerine getirmek için kendi varlığını bu işe uygun görmüş olan insandır.
Bir medyumun yaşamı, yapacağı o vazifeye doğru yönlenmiştir. Ne yaparsa yapsın, neyi isterse istesin eğer gideceği yolun önünü kesecek bir yol ise, istediği o iş kesinlikle gerçekleşmez, önüne engeller çıkar. Bu öyle bir durumdur ki, onu hedefine, yapacağı fonksiyona doğru yönlendirmektedir.
Her uğraşının nimetleri olduğu gibi tehlikeleri de vardır. Medyumun maruz kalacağı en önemli tehlike, geri bir varlığın etkisinde kalıp obsede olmaktır. Medyum, bilgili, deneyimli ve görgülü ise celsede kesinlikle akıl ilkelerinden dışarı çıkmaz ve çıkmamalıdır. Kaliteli bir medyum mistik ya da açıklamasız emir gibi fikirleri zorla kabul ettirmeye ve tehditler kullanarak onları benimsetmeye çalışan varlıkların etkisinden kolayca ve çabuk bir şekilde sıyrılır. Medyum bilgisiz, deneyimsiz ve görgüsü eksikse bu konularda derin bilgisi olan özgür düşünceli ve bu işten anlayan kişilerle çalışmalar yapmalıdır. Şimdi bu konunun önemi ile ilgili, ruhsal alem tarafından verilmiş bir tebliğe birlikte göz atalım…
“ Size birçok kimseler bu uğurda müracaat etmişlerdir ve edeceklerdir. Bunlarla tecrübe yapmadan evvel kendilerine şu tavsiyeleri yapınız.
1- Her an akıllarını kullanarak hareket etmeye çalışsınlar. Bunun için de akıl prensipleriyle halledilecek meseleler ile çalışma egzersizleri yapsınlar. Mesela satranç oynasınlar, geometri meseleleri ile uğraşsınlar. Bilhassa mantık meseleleri ve felsefi tartışmalar, matematik tavsiye edilir.
2- Kendilerini gayriahlaki ve geri tertipteki eğlence ve meşguliyetlerden uzak tutsunlar. Toplum meseleleri ile meşgul olsunlar ve toplumsal dertler ile alakadar olarak bunları halletmenin çareleri hususunda ciddiyetle düşünsünler.
3- Sıkıntılı ve yorucu işlerden kaçınmasınlar. Kendilerini çok düşünmeden yoran ileri tertipteki meseleleri arayıp bulsunlar ve halletmeye uğraşsınlar.
4- Daima heyecanlarını ve hislerini galeyana getirecek ileri tertipteki hareketlere, sanat hareketleri gibi, resim, müzik ve şiir gibi, iştirak etmekten geri durmasınlar. Bilhassa müzikle, tabii ileri müzikle yani klasik Türk ve batı musikisi ile meşgul olsunlar. Bu onların hassasiyetini artırır ve dolayısıyla medyumluk kabiliyetleri artar. Nihayet cesur olmayı öğrensinler. Medyumların cesur olmaları, yani heyecanlarına kapılmamaları ve kendilerini kaybetmemeleri, obsede olmaya karşı koruyucu bir silah olarak lazımdır. Biliyorsunuz ki korku, müdafaa için şiddetle duyulmuş olan heyecanlara kapılmak ve onların kontrolünü elinden kaçırmak, fonksiyonlarının varlıklarına zarar verecek bir hale gelmesi demektir. Nihayet en sonunda da şu var: Bütün hayatlarınca medyumlar daima tesir altındadırlar. Celsede onları siz müdahelenizle koruyabilirsiniz, dışarıda da kendi kendilerini korumaya mecburdurlar. Medyumluk hakkında dışarıda bu işlerle uğraşan kimselerle bu işle ilgili hiçbir şey konuşmasınlar ve bu gibi faaliyetlere de iştirak etmesinler. Bu bilgisiz olarak dinamitle oynamak kabilinden çok tehlikeli bir meşguliyettir.”
Medyumluk, kapsamı geniş ve evrensel bir misyon ve vazifedir. Vazife fikrine, vazifeli olmaya, vazifesini bilmeye ve vazifesini yapmaya dayanır. Otomatik vazife olmaz. Gerçek medyumluk liyakatini kazanarak; uygulama sahasına atılabilmek için, belki de yaşamının yarısından fazlasını sarf ederek, uzun zaman süren bir hazırlık devresini geçirmiş olmak gerekir.
Medyumluk; bilginin ancak sadakat, sabır ve çaba ile kazanılacağını bilmek ve bu uğurda her beşeri koşullandırmaya ve dünyasal iğvaya inançla karşı koymaktır. Medyumların yaşam koşulları öteki insanlara nazaran daha hareketli geçer ve herkesin kolay dayanamayacağı ağır epröv ve sınavlarla doludur. Ailesini yitirir, sefalet çeker, başarısızlıklarla karşılaşır, sıradan bir insanı isyana sürükleyecek bir sürü sıkıntı ve güçlüklerle karşılaşır. Çünkü bir misyon ve vazife sahibidir. Her an sınanır ve olaylarla karşılaşır. Medyum vazifesinin başarılı olması ve yapacağı çabanın sürekliliğini sağlamak için sürekli samimi dualarda bulunmalıdır çünkü her dua bir istektir.
Vazifeye giderken, içine düşülecek teşevvüşten sıyrılmak için yine dua etmelidir çünkü medyumluğun ileri safhalarına geçildikçe, yani işler kolaylaştıkça toplumla olan ilişkilerinde birtakım değişiklikler olabilir. Beşeriyetin koymuş olduğu değer yargıları onu pek ilgilendirmemeye başlar, bu da uyumsuzluğu beraberinde getirir ve şaşkınlıklar oluşabilir bu durumun kolay bir şekilde atlatılabilmesi için yine istek dualarında bulunmak gerekir çünkü içsel çabanın en güzel formüle edilmiş şekli dualardır.
Ayrıca, nefsaniyetin her türlüsü ile mücadele halinde olması gereken medyum ne şımarmaya ne de şımartılmaya asla göz yummamalıdır. Bencillik, egoizm, gurur ve kibir liyakati ortadan kaldırır ve sonucunda medyumluk vazifesinden alınmak ya da terk etmek gibi sonuçlarla karşılaşabilir. Bu işte gurur ya da kibir olmamalıdır çünkü medyumun medyumluğu bedensel beninin elinde olan bir şey değildir. Bu göreve ve hizmete yüksek ben olarak asıl kendisi talip olmuştur. Medyumluk, doğrudan doğruya ruhsal planların o kişiyi bu konuda liyakatli görüp, vazifelendirmeleri ve onu belli üstün bir etki ile korumaları şeklinde olur. Bir medyumun üzerinden o etki kaldırıldığı zaman sıradan bir insan haline düşer. Medyum sadece bir aracıdır bunu unutmamak gerekir.
Medyumluk Çeşitleri
Ruhsal Şifa Medyumları
Şifacılık yeteneği az çok herkeste vardır. Sağlıklı olduğumuz sürece şifa verici enerjimiz var demektir. Bu enerji doğuştan olduğu gibi çalışmalarla da geliştirilebilir. Ruhsal şifacılık uygulamasında birinci adım konsantrasyon ve derin gevşemedir. Şifacı medyum ustalığına göre belirli bir süre içinde bu işin gerektirdiği değiştirilmiş şuur haline girer. Dua eder, yardım ister, konsantrasyon ve derin gevşeme halini bozmadan sağ elini, bazen de sol elini hastanın alnına, öteki elini de hastanın ensesine koyarak, kendi şifa enerjisini ya da bedensiz rehberinden gelen şifa enerjisini hastaya aktardığını düşünür ve bunu bu şekilde hisseder. Hastaya zaman zaman sakinleştirici telkinde de bulunabilir.
Burada zihinsel bir telkin söz konusudur. Hastalığın tedavi edilmesi, rahatsızlığın geçmesi için gerekli olan telkinler medyum tarafından sessiz olarak düşünülür. Medyum şifa verme süresini kendisi saptar. Her ne olursa olsun, her şifacı medyum aynı zamanda bir rehber varlığa kendini teslim etmiş olmalıdır. Bu teslimiyet olmadan medyumluk olmaz, rehberi medyuma şifa verme işleminin bitiş zamanını haber verebilir.
Bazı şifacı medyumlar hastadaki rahatsızlığı aynen kendilerinde hissetmeye başlayabilirler. Bu da şifacı medyumluğun bir türüdür. Her şifa medyumunda görünmemekle birlikte, bazı medyumlar rahatsızlığı sanki olduğu gibi hastadan emer, alır ya da kendine doğal olarak geçer. Bu şifa yöntemini kadim Şaman şifacılarda da görüyoruz. Şifacı medyum ustalaştıkça durugörü izlenimleri de almaya başlar. Rahatsızlıkların şifacı medyum üzerinde sürekli bir şekilde kalma riski vardır. Bu yüzden şifacı medyumun maneviyatını çok yüksek tutması gerekir. İradesi zayıf olan kişinin bu tarzda şifacılık yapması doğru değildir.
Fiziksel medyumluk
Fiziksel medyumlukta temel itibarıyla darbeler, eşyanın uzağa nakledilmesi, materyalizayon, duvarların ya da masaların içinde çıtırtılar, medyumsal birtakım ışıklar, apor, doğrudan ses, doğrudan yazı, ruhsal fotoğraflar söz konusudur. Bunlar bazen çok seyyal bazen gitgide yoğunlaşarak ektoplazma adını alan bir seyyalenin dışarı çıkması sayesinde meydana gelen olaylardır. Kökeninde ektoplazma denilen ve insan bedeninin içinde olan seyyal bir madde yatmaktadır.
Ektoplazmanın kimyasal ve fiziksel tahlili yapıldığı gibi, meydana getirmiş olduğu biçimler alçı ve mumdan yapılmış olan kalıplar halinde saptanmıştır. Bu konuda en büyük çalışmaları yapanlardan bir tanesi Fransız hekim Dr.Gustave Geley’dir. Ektoplazmanın buharımsı ya da yoğunlaşmış tipte olanları vardır. Buharımsı olanı, görünmeyen fakat bir odanın her yanına yayılacak şekilde hareket etme becerisi taşımaktadır. Bu madde medyumun kendi bedeninden çıkar.
Tiptoloji medyumları
Bazı varlıklar ancak darbe yapmak suretiyle tıkırtılar çıkarabilecek yetenektedir. Genellikle tekinsiz evlerde görülen bu olaylar gerçekte darbeci ruhsal varlıklar tarafından meydana getirilen olaylardır. Bir de görüşmek üzere tiptolojiyi seçenler vardır. Aynen eski telgraf aleti gibi; örneğin bir tık “evet”, iki tık “hayır” şeklinde meydana getirilir.
Darbeci medyum, vuruşlar aracılığıyla bedensiz varlıklarla bağlantı kurmaya yardımcı olan kimselerdir. Darbeler iki tarzda elde edilir. İlki terazi hareketi tiptolojisidir. Masanın ayakları önce kalkar, sonra yere vurur, masanın hafifçe kalkması ve tık tık diye vurması ile sürüp gider. Medyum elini masanın kenarına koyup varlıkla bağlantı kurmak için kuvvetli bir konsantrasyon oluşturur.
İkinci metotta ise; her zaman mümkün olan hatalardan sakınmak için varlıkların her harfe karşılık olan darbeler aracılığıyla cümleler yazdırması istenir. Örneğin A harfi için 1 darbe, B harfi için 2 darbe, C harfi için 3 darbe gibi… Varlığın verdiği cevaplar biraraya getirilerek cümle elde edilir ve tam bir konuşma sağlanır.
Üçüncü metot içsel tiptolojidir. Çivisiz bir masanın tahtaları arasından tok darbe sesleri duyulur. En çok 4 ya da 5 kişi tahta masa çevresine oturur, herkes ellerini, genellikle parmaklarını açarak masanın üzerine koyar. Yarı aydınlık ve sessizlik sırasında celsede bulunanlar günlük düşüncelerden arınıp, konsantre olup, beklemeye başlarlar. İlk hareket masanın titremesi, çatırdaması ve nihayet sağa sola sallanması ile meydana gelir. Bu sırada sorular sorulur ve masanın ayağını yere vurarak tek darbeli veya alfabetik tarzda cevap vermesi istenir.
Bedenlenme medyumluğu
Bedensiz bir varlığın, kendi bedeni üzerindeki egemenliği kendi seçme özgürlüğü ile tamamen kabul eden medyum bedenlenme medyumudur. Bedensiz varlığa bedenini ya da bedeninin bir bölümünü kendi rızasıyla celse boyunca emaneten teslim eder ve bedensiz varlık sanki bedenlenmiş gibi sadece o organı kullanır. Medyumun ruhu bedeni terk etmiş değildir. Ruhtan ruha endüksiyon yoluyla uzaktan tesir aktarılması yoluyla bilgiler ya da hareketler aktarılmaktadır. Tabii ki beden aldığı bu emirleri doğrudan doğruya kendi organizatöründen yani bedenin asıl sahibi olan medyumdan alır. Bu durum Lucid Rüya ile karıştırılmamalıdır, bu ayrım nasıl yapılır merak edenler Lucid Rüya Nedir? yazımı okuyabilirler.
Bedensel medyumlukta medyumun vücuduyla ilgili birtakım fiziksel belirtiler görebiliriz. Eklem yerlerinden gelen çıtırtılar, ellerin ya da parmakların mekanik hareketleri, el ve kol kaslarında otomatik seyirmeler, sertleşmeler gözle görülen fiziksel değişimlerdir. Medyum iyice transa girene kadar bu belirtiler görülebilir. Bedenlenme medyumluğunda yüz değişimi de (transfigürasyon) söz konusu olabilir. Bedensiz varlık, kendi sesini, şivesini ya da imajını olduğu gibi medyuma aktarır. Örneğin; hiçbir zaman Karadeniz’e gitmemiş ve Karadeniz’le hiçbir bağı olmayan bir medyum birden Karadeniz şivesiyle konuşabilir. Medyum kadınsa erkek sesi gibi kalın bir sesle, hatta kendisinin de tamamen yabancısı olduğu bir dille hitap edebilir.
Bedenlenme medyumluğunda sanki kısa bir süre, celse boyunca bir reenkarnasyon olayı yaşanmaktadır. Medyum tamamen aradan çekilir, düşünceleri, fikirleri, ifadeleri ile medyumla ilgisi olmayan bir varlık ortaya çıkar. O varlık medyuma tekrar enkarne olmuş gibidir.
Yazıcı medyumluk
Bu medyumluk türü, elinize aldığınız bir kalemle tebliğ almaktan ibarettir. Bedenlenme medyumlarının, özellikle psikografi yani kalemle tebliğ alan trans yapıları oldukça değişiktir. Bazı medyumlar tam bir kataleptik duruma girebilirler. Yani vücudu olduğu gibi sabitleşir ve sadece kolu sert bir mekanik kol gibi çalışmaya başlar. Normal haldeyken kesinlikle yazamayacağı bir hızla yazar. Bazıları hiçbir şey hatırlamaz ve gözleri kapalıdır. Başını tutamayacak bir transta bile olsa kol kendiliğinden sürekli yazmayı sürdürür. İlginç medyumik bir vak’ada, medyum sağ eliyle yemek yerken, sol eliyle sürekli yazı yazarmış. Üstelik bu yazıların her paragrafının karakteri de değişikmiş, yani tek karakterli değil. İnsan yazısının karakteri parmak izi gibidir, taklit edilemez ve değişmez. Medyum bu haldeyken, ressam olmasa hatta resim kabiliyeti bile olmasa kusursuz krokiler çizebilir.
Yazı yoluyla medyumluk iki türdür: Araçlı ve araçsız yazı. Araçsız yazı kaleme hiçbir alet ve insan eli dokunmadan elde edilen ruhsal bir yazıdır. Medyumun eli ile kalem arasında iki, üç santimlik bir mesafe vardır. Kurşun kalem yerden hafifçe doğrularak kağıdın üzerinde boşlukta yazı yazmaya başlar. Araçlı yazı medyumluğu ise medyumun kalemi elinde tutarak yazıların yazdırıldığı bir iletişim şeklidir.
Konuşucu medyumluk
Konuşucu medyumlar bir bedensiz varlığın etkisi altında konuşan kimselerdir. Konsantrasyona daldıktan sonra düşünceyi boşaltmak, mutlak olarak pasif kalmak gerekir. Yavaş yavaş ruhun etkisi hissedilir ve ruh ses organları üzerine tesir eder. Konuşucu medyumluk genellikle yazıcı medyumluktan sonra görülür. Yazıcılıktan konuşuculuğa geçilen evrede medyum birtakım vizyonlar, çeşitli renkler, renk akışları, sembolik ifadeler tarzında bitkiler, çiçekler, yapılar, bazı varlık imajları ve yüzleri görmek suretiyle bir vizyon devresi geçirir.
Medyum aldığı etkiyi imajlar halinde tercüme etmeye başlar. En yalın imaj kelimeler ve harflerdir. Önce şekillere ve renklere başvurulur sonra bu etkiler giderek kavramlara ve anlamlara geçmeye başlar. Bu duruma fikrin kelimelere enkarne olması ve medyumun ağzından ses olarak çıkması da denebilir. Konuşucu medyum, kelime hazinesi çok yüksek ve çok kültürlü olmalıdır. Sufi aleminde en önemli konuşucu medyum Mevlana Celaleddin-i Rumi’dir.
Konuşucu medyumların bir de konsantrasyon yolu vardır. Bedenini belli bir gevşekliğe, zihnini belli bir ritme ulaştırdıktan sonra, o ritmde zihnini sabit tuttuğu zaman imajlarla beraber birtakım düşüncelerde akmaya başlar. Medyum bunları hiç bekletmeden hızlı bir şekilde cümlenin sonu nasıl olacak, nokta virgül nereye konacak, sesimin tonu nasıl olmalı gibi hiçbir beşeri endişeye kapılmadan, gelen tüm fikirleri aktarmak yani seslendirmek zorundadır.
Durugörü medyumluğu
Durugörü medyumluğu ruhsal yeteneklerin kullanılması ile ilgili bir görücülük yani ruhsal görücülüktür. Ruh-beden ilişkisinin gevşemesi sırasında beş duyumuzun sınırları ötesinde de algılama yapabiliriz. Bu algılamalar, içe doğan sezgiler tarzında ya da rüya da olabilir. Gözümüz açıkken çevredeki eşyaların arasında ya da ötesinde başka imajlar görmemiz ya da bunu sezgiler şeklinde algılamamız olasıdır.
Ruh ve beden ilişkisinin asıl bağlantı işlemi perispiri dediğimiz özel manyetik ve psişik alana sahip bir enerji planı aracılığıyla meydana gelmektedir. Dolayısıyla durugörü ya da görücülükte perispirital bir dışarılaşma söz konusudur. Yani medyum gördüklerini gözleri ile görmez, optik bir algılama söz konusu değildir. Retinasına düşen en ufak bir uyaran yoktur. Doğrudan doğruya perispirital bir taşma ile her şey daha açık ve berrak bir şekilde psişik olarak görülmektedir. Durugörü medyumu öncelikle mutlaka alfa ritmine yakın bir zihin düzeyi içerisinde kalmayı becerebilmelidir.
Duruişiti Medyumluğu
Durugörüyle beraber, duruişiti de kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bedensiz varlıklarla olan ilişkilerde, o varlıkların söyledikleri sözleri işitmek de olasıdır. Duruişiti medyumluğu şimdi ve gelecek içinde bulunan olaylarla ilgili sözlerin işitilmesi, daha doğrusu kulaklar tarafından değil de beynin içinde bunun yankılanması şeklinde olur.
Medyumlar sakin, dürüst ve araştırıcı bir yaşam yaşamalıdırlar. Aldığı bilgiyi daima incelemelidir. Vicdanen ve bedenen dürüst olmalıdır. Uyum sağlama kabiliyeti fazla olmalıdır.
Kaynak: Tüm Yönleriyle Medyumluk – Ergün Arıkdal